Prostat Tanı ve Tedavi Merkezi
Prostat Hastalıkları Tanı ve Tedavi Hizmetleri
MR-TRUS Füzyon Prostat Biyopsisi
Bu yöntemde, biyopsi öncesinde MR (manyetik rezonans) görüntüleme ile prostatın üç boyutlu görüntüsü oluşturulur ve bu görüntü, ultrasonda elde edilen görüntüyle birleştirilir. Aynı zamanda, bu yöntem sayesinde, istenilen her noktadan doku örneği alınabilir.
Son yıllarda geliştirilen MR-TRUS Füzyon Prostat Biyopsisi ileri düzey tanı ve tedavilerin uygulandığı ülkelerle beraber ülkemizde de bazı merkezlerde uygulanmaya başlanmıştır. Bu teknikte yüksek kanser yakalama oranı elde edilmekte ve tespit edilen tümörün doğru evrelendirilmesi sağlanmaktadır.
Füzyon biyopsi teknolojisinin temelini multiparametrik prostat MR (mpMR) görüntülerinin TRUS görüntüleriyle birleştirilmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle öncelikle prostat kanseri açısından riskli kabul edilen hastalara prostat MR'ı çekilmekte ve mpMR görüntülerinde kanser odakları en üst seviyede tespit edilmekte ve işaretlenmektedir. Prostat bezi bilgisayarda özel yazılım ile 3 boyutlu şekilde oluşturulmakta ve prostat dokusu içinde tespit edilen kanser odakları da 3 boyutlu olarak işaretlenmektedir. Üç boyutlu görüntülerin rektal uygulanan ultrason ile eşleştirilmesiyle MR-füzyon işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde oluşturulan görüntülerden transrektal olarak lokal anestezi ile biyopsi alınmaktadır. Lokal anestezi uygulandığı için işlem ağrısızdır. İleri teknoloji yardımıyla oluşturulan füzyon işlemi sayesinde standart biyopsiden farklı olarak prostatın 3 boyutlu haritalandırılması ve tüm kanser şüpheli alanlardan biyopsi alınması mümkün olmaktadir. Böylece daha yüksek oranda ve daha saldırgan kanserleri yakalamak mümkün olmaktadır.
Bu Yöntemin Klasik Prostat Biyopsisinden Farkı Nedir?
Standart prostat biyopsisinde TRUS yönteminden faydalanılır. Rektumdan yapılan bu ultrasonografi işleminde prostatın arka yüzeyindeki 12-14 alandan parça alınır. Ancak, bu yöntemde hassasiyetin düşük olmasından dolayı,tanı koyma oranı düşüktür. Bu nedenle, yüksek riskli kanserlerin yaklaşık % 25’i saptanamaz, daha çok düşük riskli kanserler saptanır. Yüksek riskli kanseri saptanamayan hastalar gerekli tedaviyi alamaz, düşük riskli kanseri saptanan hastalar gereğinden fazla tedavi alıp idrar kaçırma ve cinsel fonksiyon kaybı gibi ciddi sorunlar ile karşı karşıya kalabilir. Kanser şüpheli alanlar işaretlenemediği için tanı konamayan ama PSA'ları yükselmeye devam eden hastalardan ikinci defa, bazen daha da fazla sayıda biyopsi almak gerekir.
Prosedür rektal yoldan yapıldığı için azda olsa enfeksiyon riski içermektedir. Tekrarlanan biyopsilerde ise enfeksiyon ihtimali artmakta ve hastada ek endişe yaratmaktadır. Bu nedenlerden dolayı işlemin tekrarlanmasına gerek kalmadan kesin tanı konulabilmesi büyük önem taşır. Ayrıca erken konulacak prostat kanseri tanısı hastanın gerekli tedaviyi biran önce almasını sağlayacaktır. MR-TRUS füzyon biyopsisi bu ihtiyaçları oldukça yüksek oranda karşılamaktadır. MR-TRUS füzyon biyopsisi sayesinde erken evrede yakalanacak daha saldırgan kanserler daha kolay ve hızlı tedavi edilerek, hastanın hayatta kalması sağlanabilecektir.
Prostat, erkeklerde bulunan ve idrar kesesinin altında mesane (idrar kesesi) çıkışına yerleşmiş bulunan küçük bir salgı bezidir. Normalde, genç erkeklerde 20 gr. civarı bir ağırlığa sahip olan bu doku özellikle 40 yaşından sonra büyümeye başlar.
Bu salgı bezinin başlıca işlevi; spermin sıvı olan bölümünü üretmek ve cinsel boşalma sırasında bu sıvının dışarıya atılmasına yardımcı olmaktır. Boşaltım sisteminin bir parçası olan prostat bezi konumu nedeniyle bu sistemi etkiler. İdrar kanalının en üst kısmını çevrelemektedir. Sağlıklı bir prostat bezi herhangi bir şikayete yol açmaz ama hastalanırsa içindeki dokuların şişmesi nedeniyle idrar kanalında daralmaya ve idrar yaparken güçlük yaşanmasına yol açar.
Hem iyi huylu hem de kötü huylu prostat hastalıkları sıklıkla görülen hastalıklardır.
Orta yaş üstündeki erkeklerin yarısından fazlası prostatla ilgili bir hastalığa sahip olabilir. Prostat hastalıkları; prostatın iyi huylu büyümesi yani benign prostat hiperplazisi (BPH), prostat kanseri ve prostat iltihabı (prostatit) şeklinde sınıflandırılabilir.
Prostat hastalıkları ile ilgili olabilecek yakınmalar şunlardır:
-
İşemeye başlamada ve sonlandırmada güçlük
-
Zayıf veya kesikli idrar akışı
-
İdrarda yanma veya ağrı
-
Sık işeme ihtiyacı
-
Mesaneyi tam boşaltamama hissi
-
Geceleri sık idrara kalkma
-
Ani idrar sıkışıklığı, idrar tutma zorluğu
-
İdrar yaptıktan sonra devam eden damlamalar
-
İdrar yapamama hali
-
İdrar veya menide kan görülmesi
-
Ağrılı boşalma
-
Kasık, kalça, bel, sırt ve/veya bacak ağrıları
Bu yakınmalar prostat ve alt idrar yolları sorunlarına özgüdür. Ancak prostatın hangi tür hastalığına bağlı olduğu ancak üroloji uzmanı muayenesi ve gerekli tanısal incelemeler sonucunda saptanabilir.
Erken dönemde prostat hastalıkları herhangi bir şikayete neden olmayabilir. Bazen belirgin herhangi bir şikayet olmaksızın parmakla prostat muayenesi ile veya PSA (Prostat Spesifik Antijen) testi, idrar analizi, radyolojik görüntülemeler (ultrasonografi, multiparametrik prostat MR), prostat biyopsisi (MR/US Füzyon Prostat Biyopsi) yoluyla hastalık tanısı konabilir.
İdrar yollarını ilgilendiren belirti ve bulguların altta yatan nedenini sadece bir doktor söyleyebilir. Bu tip yakınmaları olan bir kişi mutlaka bir üroloji uzmanına görünmelidir.
Prostat hastalıkları kabaca üç grupta sınıflandırılabilir.
-
İyi huylu prostat büyümesi (BPH=Benign Prostat Hiperplazisi)
-
Prostat kanseri
-
Prostat iltihabı (Prostatit)
İyi Huylu Prostat Büyümesi Nedir?
Prostat büyümesi çoğu zaman iyi huylu bir gelişme olarak gerçekleşir. Prostat bezinin iyi huylu büyümesi “benign prostat hiperplazisi” olarak adlandırılmaktadır. Erkeklerde 40’lı yaşların ikinci yarısı itibariyle prostat bezinin orta kısmındaki hücreler hızla çoğalır. Buradaki dokuların genişlemesi idrar kanalını baskılayarak, idrar akımını yavaşlatır. 50 yaşındaki erkeklerin yüzde 30’unda, 60 yaşındakilerin yüzde 50’sinde prostat başlangıcı belirtileri görülmektedir.
Prostat Büyümesi Tanısı Nasıl Konur?
Yukarıdaki şikayetlere sahip hastalar Benign Prostat Piperplazisi - BPH açısından tetkik edilmelidir.
Bu tetkikler sırasında PSA (Prostat spesifik antijen) tahlili, idrar tahlili ve rektal muayene ile prostattaki büyümenin iyi huylu olduğu kesin olarak ortaya koyulmalıdır.
Bunlarda bir anormallik yoksa hasta BPH olarak kabul edilir. BPH derecesini ortaya koymak adına da Ultrasonografi (USG) ve (Üroflowmetri) yapılır. Ayrıca hastanın şikayetlerinin sorgulandığı Uluslararası prostat semptom skoru (IPSS) da kullanılır.
Eldeki bu verilerin tamamı ile BPH’nin derecesi belirlenir. BPH’nin derecesine göre de tedavi şekli değişir, medikal tedavi (ilaç tedavisi) ya da cerrahi tedavi (prostat ameliyatı) kararı verilir.
Prostat Büyümesi Tedavisi Nasıl Yapılır?
Prostat büyümesi durumunda genellikle idrar torbası tam olarak boşaltılamadığından içeride kalan idrar, tekrarlayan enfeksiyonlara ve böbrek fonksiyonlarında kalıcı bozulmaya yol açabilmektedir.
Aynı zamanda BPH sebebiyle görülen şikayetler, hastaların hayat kalitesini oldukça düşürmektedir. “Prostat büyümesi tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.”
Tedavide temel belirleyici etkenler hastanın yakınmalarının derecesi ve prostat büyümesinden kaynaklanan fiziksel ve fonksiyonel sorunlardır. Hastaların bir kısmında ciddi bir yakınma belirtilmese de tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, tekrarlayan kanlı idrar yapma, mesanede taş gelişimi, böbrek yetmezliğinin bulunması tedavi gerektiren durumlardır.
Tedavi yaklaşımları arasında şunlar vardır:
-
Düzenli takip/gözlem ile bekleme
-
İlaç ile (medikal) tedavi
-
Cerrahi tedavi yöntemleri (TUR-prostatektomi, Lazer prostatektomi, Açık prostatektomi)
Prostat Kanseri Nedir?
Prostat bezi dokusunda gelişen kanser, “prostat kanseri” olarak adlandırılır. Batı ülkelerinde prostat kanseri en sık görülen kanser tiplerinden biridir.
Oluşum nedenleri tam olarak açıklanabilmiş değildir, fakat erkeklerde yaş ilerledikçe prostat kanseri gelişme olasılığı arttığı bilinmektedir. Genellikle 65 yaşın üzerindeki erkeklerde saptanmakla birlikte, 50 yaştan itibaren riskin arttığı söylenebilir. Eğer yakın erkek akrabalarında (baba, erkek kardeş, amca, dayı vs) prostat kanseri mevcutsa, o kişide prostat kanseri görülme oranı normalden yüksektir.
Özellikle erken dönemde saptanmış prostat kanseri hastalığının tedavi sonuçları genellikle yüz güldürücüdür. Prostat kanserini diğer bazı kanserlerden ayıran özelliği yavaş seyirli ve değişken davranışlı olmasıdır.
Prostat kanseri, erkeklerde en sık görülen kanser türüdür.
Kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer alır. Sağlıklı bir erkeğin hayat boyu prostat kanserine yakalanma riski yaklaşık olarak %17’dir. Yani her 6 erkekten biri prostat kanserine yakalanmaktadır.
Prostat kanseri, prostat dokusunu oluşturan bazı hücrelerin anormal seyir göstererek tümöral yapılara dönüşmesi sonucu meydana gelir. Prostatın sadece bir kısmından gelişebileceği gibi birden çok kısmında da gelişebilir.
Genellikle orta yaş üstünde görülen bu hastalık erken dönemlerinde hiçbir belirti vermeyebilir. Fakat tedavi edilmezde zamanla büyüyerek idrar kanalına baskı yaratabilir. Böyle hastalarda idrar yapmayla ilgii bazı şikayetler meydana gelir.
Tanı ve tedavide geç kalınmış bazı hastalarda kanserli dokular prostat içinde sınırlı kalmayıp etraf dokulara yayılım gösterebilir.
Prostat kanseri özellikle kemiklere yayılım gösterir. Bu yayılımı olan hastalarda yaygın kemik ağrıları görülebilir.
Prostat Kanseri Tanısı
Günümüzde sağlıklı bir erkeğin prostat kanseri olacağını ortaya koyan bir erken tanı yöntemi yoktur.
Artan yaş, etnik köken ve genetik yatkınlık prostat kanserinde ortaya koyulmuş risk faktörleridir. Bu risk faktörlerinin ışığında hastalara erken tanı amaçlı testler yapılmaktadır.
Ailesinde prostat kanseri öyküsü olmayan erkeklerde prostat kanseri taraması 50 yaş sonrası tavsiye edilirken, ailede prostat kanseri öyküsü olanlarda risk artmış olduğundan 45 yaş sonrasında prostat taraması tavsiye edilmektedir.
Tarama amaçlı olarak kullanılan yöntemler parmakla rektal muayene (prostata yönelik) ve kan testi ile PSA ölçümüdür.
Kanserin Tanısında PSA Testi ve Prostat Muayenesi
Kan örneğiyle bakılan PSA (prostat spesifik antijen) testi ile prostat kanseri erken teşhis edilebilir. Prostat kanserinin erken teşhisi, tedavi olanaklarının artması açısından önemlidir.
PSA, kanser dışında da bengin prostat hiperplazisi - BPH, prostat iltihabı (prostatit), cinsel ilişki sonrası, biyopsi sonrası, prostat rektal muayene sonrası, idrar yolu enfeksiyonu, idrar yolu girişimleri (sonda takmak) ve ameliyatları sonrası yüksek çıkabilir.
Bu sebeple PSA’nın yüksekliği kanser olduğu anlamına gelmediği gibi düşüklüğü de kanseri ekarte etmek için yetersiz kalmaktadır.
PSA değeri normal sınırlarda olan her 5 hastadan 1’inde prostat kanseri tespit edilmektedir.
Bu sebeple prostat kanserinin teşhisinde PSA değeri ile birlikte parmakla prostat muayenesi gündeme gelir. Bu muayene ile PSA değerine bakılmaksızın prostat kanseri varlığı hakkında bir fikir sahibi olmak mümkündür.
Bu tetkikler sonucu şüphelenilen hastalara prostat kanserinin teşhisi için bazı ilave tetkikler yapılabilir. Bu tetkikler şunlardır:
Transrektal Ultrason Eşliğinde Prostat Biyopsisi (TRUS Prostat Biyopsisi)
Prostat, erkeklerde meninin bir kısmının üretiminden sorumlu olan bir salgı bezidir. Prostat bezi kestane büyüklüğünde ve 20 gram ağırlığındadır. Prostat bezinde zamanla büyüme veya kanser oluşumu görülebilir. Prostat kanseri erkeklerde oldukça yaygındır ve kanser türleri arasında ikinci sıklıktadır. Prostat kanserinde diğer kanserlerde olduğu gibi erken tanı ve tedavi hayat kurtarır. Erken tanı için tarama testleri ve prostat muayenesi çok önemlidir. Prostat muayenesi (rektal-makattan yapılıyor) sonucu şüpheli bir durum görüldüğünde veya prostat tarama testinde (Kan testinde PSA bakılıyor) PSA değerinin normalin üzerine çıktığı durumlarda hastaya prostat biyopsisi önerilir.
TRUS prostat biyopsisi (standart biyopsi), lokal anestezi altında ultrason kılavuzluğunda rektal yoldan (makattan) iğne ile alınır. Prostat dokusundan genellikle 12 kadrandan parça alınarak yapılır, lokal anestezi yapıldığı için ağrısız bir işlemdir. Alınan dokular patoloji laboratuarında incelenerek kesin tanı konulur. Doğru tanı için doğru yerden biyopsi almak çok önemlidir. Doğru yerden biyopsi alınmaz ise hastada prostat kanseri olsa bile tanı atlanabilir.Tanı alamayan ve prostat kanseri açısından şüpheli bulguları devam eden hastalarda ise tekrar biyopsi alınması gerekmektedir.
Prostat Kanseri Tedavisi
Prostat kanseri tespit edildikten sonra tedavi, hastalığa bağlı faktörler (evresi, yaygınlığı) ve hastaya bağlı faktörler (genel durumu, yaşı, ek hastalıkları) göz önünde bulundurularak planlanır.
Prostat kanserinin ameliyat dışında tedavi şekli mümkün müdür?
Prostat kanserinin tedavisi; ameliyat, radyoterapi, hormonoterapi şeklinde düzenlenebilmektedir. Hastanın içinde bulunduğu şartlar ve genel durumu göz önüne alınarak tedavi şekli belirlenir.
Prostat kanseri vakalarında günümüzde sık kullanılan tedavi şekli hangisidir?
Günümüzde prostat kanseri tarama testlerinin kullanımının artmasıyla erken evrede saptanabilmektedir.
Çevreye yayılmamış erken evredeki (lokal) prostat kanserinde en sık kullanılan tedavi cerrahi tedavidir. Gereği halinde hormonoterapi veya radyoterapi ile kombine edilebilmektedir.
Tedavi yaklaşımları hastalığın evresine ve derecesine göre farklılık gösterebilir. Tedavi yöntemleri, hastanın durumuna veya hastalık düzeyine bağlı olarak tek başına, bir arada, sıralı ve alternatifli olarak uygulanabilir. Bazı hastalarda tedavisiz aktif izlem bir seçenek olarak sunulabilir.
Gerekli tanısal incelemeler sonrasında çoğu hastada şu yöntemlerden biri ile tedavi uygulanır:
-
Cerrahi tedavi (açık radikal prostatektomi, robotik radikal prostatektomi, laparoskopik radikal prostatektomi,)
-
Işın tedavisi (radyoterapi, brakiterapi)
-
İlaç tedavisi (hormon tedavisi, kemoterapi,hedefe yönelik tedaviler).
Aktif izlem:
Prostat kanseri Evre 1’de yavaş ilerler, bazen hiç belirti vermez ya da sağlık şikayetlerine yol açmaz. Doktorunuz bu evrede PSA değeri, rektal muayene ve ultrason gibi yöntemlerle kanserin ilerlemesini takip eder. Aynı zamanda tümörün yayılma riski (skorlama) değerlendirilir.
Aktif izlemde amaç yavaş ilerleyen ve düşük riskli olduğu tespit edilmiş hastaların gerektiğinde tedavi şansını kaybetmeyecek şekilde yakından takip edilmesidir. Bu sayede bir grup hastanın gereksiz tedavi alması önlenmiş olur.
Prostat Kanserinde Cerrahi Tedavi - Radikal Prostatektomi
Lokalize prostat kanserinin tedavisinde, cerrahi olarak prostatın çıkarılmasıdır. Bu cerrahiye radikal prostatektomi ameliyatı denir. Radikal prostatektomi operasyonu geçiren düşük dereceli tümöre sahip hastaların 10 yıllık hastalığa özgü sağ kalım oranları %90’ın üzerindedir.
Radyoterapi
Radyoterapi (ışın tedavisi) kanser hastalığının iyonize radyasyon kullanılarak tedavi edilmesidir. Radyoterapinin amacı normal dokuya mümkün olduğunca az zarar vererek, kanserli hücreleri öldürmek veya bölünüp çoğalmalarını engellemektir.
Radyoterapi, cerrahi yöntemlere benzer şekilde lokal bir tedavi yöntemidir; etkisini de, yan etkisini de uygulandığı yerde göstermektedir. Lokalize prostat kanserinde radyoterapi, küratif bir tedavi yöntemi olarak kullanılmakla beraber, prostat komşu organlarına (lokal ileri) ve uzak organlara yayılmış (metastatik) hastalarda da palyatif (ağrı gibi şikayetlerin giderilmesine yönelik) ya da tümör yükü azaltma amaçlı tedavi olarak kullanılabilir.
Prostatit Nedir?
Prostatit, prostat bezinin iltihabıdır. Bu hastalıkta gelişen enflamasyon nedeniyle prostat bezi şişer ve ağrılı haldedir. Prostatit bazen bakteriyel bir enfeksiyondan kaynaklansa da, sıklıkla mikrobik bir durum bulunmayabilir ve hangi nedenle prostatit geliştiği tam olarak anlaşılamaz.
Genellikle daha ileri yaştaki erkeklerin sorunları olan prostat büyümesi veya prostat kanserine karşılık, prostatit her yaştaki yetişkin erkekte görülebilir.