Beyin Anevrizması
Beyin Anevrizması
BEYİN ANEVRİZMASI
Anevrizma damar duvarında zayıflığa bağlı olarak damarda balonlaşmadır. Bu zayıf alanlar damarın çepeçevre tüm duvarını içerebilir (fuziform), sadece duvarın bir kesiminden dışarı doğru şişme oluşabilir (sakuler) ya da damar duvar katmanlarını ayırabilir (disekan). Anevrizmalar vücuttaki tüm damarlarda oluşabilir. Beyin damarlarındaki anevrizmalar patladıkları zaman çok ciddi beyin hasarı ve ölüme yol açabilirler.
Anevrizmalar toplumda her 100 kişiden 6’sında görülebilir. Genellikle bayanlarda daha sık görülürler. Hastaların beşte birinde birden fazla anevrizma aynı anda görülebilir. En sık görüldükleri yaşlar 40-60 yaş arasıdır. En önemli risk faktörleri sigara ve ailede anevrizma öyküsüdür.
Anevrizma tanısı nasıl konulur?
Maalesef anevrizmaların çoğunluğu patlayıp beyin kanamasına yol açana kadar saptanmazlar. Bazen büyük anevrizmalar patlamadan görme bozuklukları, göz arkasında ağrı, baş ağrısı, sinir felci gibi belirtilere yol açabilirler. Günümüzde eskiye oranla daha sıklıkla beyin manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve beyin tomografisi çekildiği için bu anevrizmalar daha fazla oranda patlamadan tespit edilebilmektedir. MRG ve BT anevrizma varlığını gösterir ancak anevrizmanın ayrıntılı değerlendirilmesi ve tedavi planlaması için serebral anjiyografi yapılması gereklidir. Anjiyogram, beyin ve boyun damarlarının görüntülenmesi için kasık bölgesinden kateter adı verilen ince esnek bir borunun atardamara yerleştirilip daha sonra boyun damarlarına kadar ilerletilmesi ve içerisinden X ışınları altında damarları görünür kılan bir sıvı enjekte edilmesi ile elde edilir. Damarların farklı açılarda detaylı görüntüleri elde edilir ve ilgili damarlar değerlendirilir. Anevrizmanın boyut, şekil ve yerleşim gibi özellikleri değerlendirilir ve bu bilgiler en uygun tedavi yöntem ve tekniklerinin seçilmesinde kullanılır.
Anevrizma patlarsa (rüptür) ne olur?
Anevrizma patladığında kan beyin zarları arasındaki boşluğu doldurur (subaraknoid kanama) ve şiddetli baş ağrısına yol açar. Hastalar bu baş ağrısını bazen “hayatlarının en şiddetli baş ağrısı” veya “başımın içerisinde bomba patladı veya şimşek çaktı” şeklinde tarif ederler. Diğer belirtiler bulantı, kusma, bilinç durumunda bozulma, güçsüzlük veya uykuya eğilimdir. Subaraknoid kanama acil bir durumdur ve hastaların yaklaşık beşte biri hastaneye ulaştırılamadan hayatını kaybeder. Hastaneye ulaşan hastaların %40-50’si ise ilk 30 gün içerisinde ölür. Hayatta kalan hastaların yarısı gerekli tedaviyi almazsa sakat kalır.
Anevrizmaya bağlı beyin kanaması geçiren hastalar 2 haftaya kadar yoğun bakım ünitesinde kalırlar. Kanama sonrası hidrosefali denilen beyin boşluklarında şişme ve sıvı birikmesi görülebilir. Bu durum kafa içi basıncının artmasına neden olabilir ve basıncı azaltmak için bu boşluklara boşaltıcı tüp takılmasını gerektirebilir. Beyin boşluklarındaki kan damarlarda büzüşmeye ve kasılmaya da yol açabilir (vazospazm). Vazospazm beyne ulaşan kan miktarını azaltacağından bu hastalarda inme görülebilir. Bu durumu engellemek için hastalara yoğun bakımda damar genişletici ilaçlar verilir ve kan basınçları yüksek seviyede tutulur. Eğer bu tedaviler başarılı olmazsa hastalara tekrar beyin anjiyografisi yapılıp kan damarlarına doğrudan damar içerisinden damar genişletici ilaç enjekte edilmesi veya balon ile genişletilmesi gerekebilir.
Anevrizmalar nasıl tedavi edilir?
Anevrizma beyin kanamasına yol açtıysa mutlaka tedavi edilmelidir. Kanamaya yol açmadan saptanan bazı anevrizmaların hepsinin tedavi edilmesi gerekmez. Çok küçük boyutlu olup tesadüfen saptanan anevrizmalar tedavi edilmeden yakın gözlem ile izlenebilir. Bu konudaki uzmanlar anevrizmanın boyutu, yerleşimi ve hastanın öyküsünden yola çıkarak tedavi konusunda hastaya önerilerde bulunurlar. Tedavide iki seçenek vardır: Açık cerrahi yani klipleme ve kapalı yöntem diğer adıyla endovasküler yöntem.
Açık Cerrahi
Açık yöntemde beyin cerrahları tarafından cildin kesilip kafatası açıldıktan sonra anevrizmanın olduğu beyin bölgesine ulaşılıp anevrizma boynuna metal bir klip konulur. Böylece anevrizma içerisine kan akımının girmesi engellenmiş olur.
Kapalı-Endovasküler Yöntem
Kapalı yöntemde girişimsel nöroradyologlar, kasık damarından beyin anjiyografisine benzer şekilde yaklaşarak sırasıyla boyun ve beyin damarlarına çok ince kateterler yardımıyla ulaşıp anevrizmayı çeşitli tekniklerle kan dolaşımının dışında bırakırlar. Bu yöntemlerin en sık kullanılanı anevrizmanın koil adı verilen platin sarmallarla doldurulmasıdır. Koilleme işlemine yardımcı olarak stent ve balon da kullanılabilir. Diğer bir yöntemde ise anevrizma içerisine girilmeden anevrizmanın bulunduğu damara akım çevirici adı verilen özel yapıda bir stent konularak kan akımının anevrizmadan uzaklaştırılıp normal dolaşıma yönlendirilmesi sağlanır. Böylece anevrizma içerisinde basınç azalır ve zaman içerisinde anevrizma kendiliğinden söner. Anevrizmaların boyut, şekil, yerleşim ve komşu damarlarla ilişkilerine göre bu tekniklerden en uygun olanı seçilir. Stent ile tedavi edilecek hastaların işlem öncesi kan sulandırıcı ilaçlar kullanması gerekmektedir.
Her iki yöntem de etkili olmakla birlikte kapalı yöntem günümüzde anevrizmaların büyük çoğunluğunda ilk seçenek olarak uygulanmaktadır. Açık cerrahiye göre daha az riskli ve hastalar için daha konforlu olması kapalı yöntemi tüm dünyada ön plana çıkarmıştır. En geniş kapsamlı araştırmalar kapalı (endovasküler) yöntemle tedavi sonrası açık cerrahiye oranla daha az sakatlık ve ölüm olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda kapalı yöntem uygulanan hastalarda daha az oranda epilepsi ve bilişsel yeteneklerde azalma görülmüştür.
Prof. Dr. Çağın Şentürk
Girişimsel Radyoloji